de ki;

‎"erkegin bilincalti 'kadin' kavramini oylesine kirletmis ki,
yuksek sesle 'kadin' dendiginde sanki ona hakaret
etmis gibi hissediyor kendini." m.b

29 Aralık 2008

Click!


Kafamı dağıtmak için sittin sene önce bir gün aldığım bir filmdi Click. Şu Adam Sandler'ın oynadığı hani. Niyetim izleyip biraz gülmek, sonra kafayı vurup yatmaktı. Elbette kozmik ironi insanın peşini hiçbir zaman bırakmıyor... Sonunda nolmuştu hatırlıyorum salya sümük ağlamıştım filan. Neyse geçenlerde bir gün göt donduran şu soğuklarda, türlü ecinni, iblis-savar turuncu ikea battaniyeme sarılmış kanallar arası dolaşırken, yeniden bu filme rastladım. Adına ne derseniz deyin ben duygusal mazoşist olarak tanımlamayı tercih ediyorum, manyaklığımdan oturdum tekrar izledim tabii. Sonunda noldu, yine ağladım.

Neyse sonra düşünmeye koyuldum, ademoğlunun eline böyle bir hediye verseler; hayatını istediğin yerde durdurup, istediğin yerde ileri alabilme ya da geri sarma yetisine sahip bir uzaktan kumanda mesela. Yaptıklarının sonucunu, hızlı bir şekilde görmek, ya da bu zamana kadar neleri mahvetmişsen hepsini düzeltebilme şansı. İnsanın başına Allah'tan bir lanet mi yoksa mucize mi olurdu karar veremiyorum. Gerçi lanet dediğimiz işle ben doğduğumdan beri haşırneşir olduğumdan çok da yabancılık hissetmezdim herhalde. (isyanım uçan kuşa evet.) Şimdiye dek neyi düzeltmeye çalıştıysam hüsranla, neyi düzeltmeyip dağınık bıraktıysam peşimden gelen sonsuz çerçöp yığınından kelli kamburlukla sonuçlandığından, alıp o kumandayı götüme sokmak herkes için en mantıklısı olurdu diyorum kendimce. Fena mı?


Hem bir kere de birine sorduğum zaman desin ki,


"benim hayatımdan roman olmaz. Bugüne kadar bu dünyanın en kötü, en sıkıcı, en kaydadeğmez hayatını ben yaşamışım. Kimsenin ilgisini çekmez benimkisi. Hem bir karınca kadar zararsız yaşadım ve değiştirmek istediğim hiçbir şey yok"


cidden o dakika götümü kesicem. Bana sorsan evet, inan bana elegüne afişe ettiğim bi günlük bu diye lafı çevirmiyorum. Ya da olmadığım biri gibi konuşmak istemiyorum. Ama hani şöyle sokakta yürürken gördüğüm küçük bir çakıltaşının bile, dünyayı değiştirebilecek bir potansiyele sahip olduğuna inanıyorum. Ondandır ki beni üstte belirttiğim diyalogların hiç var olmaması rahatsız etmiyor. Beni rahatsız eden detay, herkesin mutlaka değiştirmek istediği zibilyon şeyin olması, mutlaka hayatının bir yerinde birilerinin hayatını sikmiş olması. Bu aşkla olur dostlukla olur düşmanlıkla olur hiç fark etmez.


Milyar yıl önce yaşanmış ufak bir olumsuzluk belki hepimizin kaderini değiştirdi. İstemli ya da istemsiz bilmiyorum. Kelebek Etkisi Allah seni belanı versin! Hani Adem ve Havva'nın, bi sikik elma yüzünden işlediği ilk günahından tut, Abel ve Cain'in ilk kriminal davasına, Original Sin'den tut, ilk enseste kadar bir sürü sıkıntılı mevzunun bugün Gazze'de ölü sayısının 350ye kadar çıkmış olmasına sebebiyet verme ihtimali mesela. Napiym lan ben de böyle uslanmaz bi dogmatiğim.


İşte o Kumandadaki click var ya, ona getirip bitireyim. Ben o düğmede bir "her şeyi yok et!" düğmesi bulabilsem filan herhalde ona basardım. Herkesin hayatındaki her olumsuzluğu değiştirip, hiçbir olasılığın bir başkasının hayatında boktan bir etkiye sahip olmayacağı bir hayatın matematiğini hesaplayacak kuvvet damarlarımdaki asil kanda mevcut olmadığına göre, en başa sarar orda kalırdım.


"Havva, güzel annem napıyosun bırak şu elmayı tut çeneni, Cain iki kardeş koca dünyayı paylaşamadınız değmez abi kendine gel" filan der, dünyayı sıfırdan alırdım.


Ben biliyorum gerçi bu siksotelere yine yetmicek, bi ileri sarıcam ortadoğu yine yıkılıyor, kızlar yine erkeklere "ama ben seni arkadaş olarak görüyorum" diyor, "oh hayatımı yazsam roman olur" cümleleri bol keseden sarf ediliyor, Nietzsche yine bi neslin amına koymuş bırakmış, ben yine Paul Auster'ın insan değil uzaylı olduğuna dair götüm kaynaklı teoriler üretiyorum ve bir yerlerde birilerinin gözünde kalbinde hep kan var...


Allah'ım sen bizi bu loop'tan kurtar başka bi şey istemiyorum ya.

27 Aralık 2008

Kaktüs

Annesi kaktüs, annesi su,
Yaratanı öğretti ona tehlikeli düzeni,

Dışını kırıp açınca kalbini,
Gözyaşlarıyla kendini besledi,

Dışı çirkin, içi su,

Kimsecikler öpmek istemedi,

O küçük kız yağmuru,
hiç hasretle beklemedi.


Tanrı batırırken yapraklarına diken,
Canının acıyıp acımadığını,
kimsecikler düşünemedi.


Ah Seleme,
güzel kızım,

açmayıver pamuk yüreğini.
asli güzelliğin dikenlerindedir,
körelmiş kalpler göremedi.


Seleme bir çöl fırtınasında,
Bedevi Velid'e rastladı.

Dikenleri buluşurken,
İlk defa ikisi de ağlamadı.